11 Mayıs 2014 Pazar

Hangisi sensin?

Her şey değişir derler bilirsin ama insanın saniyesi saniyesine de uymaz mı be arkadaş! Her an her dakika değişmek, garipleşmek, farklılaşmak zorundaymış gibi koşar durur yol boyunca. Bazen durup bakarsın kim bu aynada gördüğüm yüz, kim bu hareketleri yapan düşünürsün ama yine saatler akmış, ruhun çoktan bambaşka bir dalgaya kapılıp kıyılarından uzaklaşmış olur. Durduramazsın artık bu akışı, seni içine çeken girdaba kapılalı çok olmuştur, devam edersin. Aklındaki binlerce sorudan kaçmak için bambaşka sorunların içine düşerken kalbindeki yaralar acıtır canını. Ve işte o an anlarsın aynadaki kim, kaçıp giden-savrulan kim, en içerideki sen kim... Çok mu geç olmuştur, bilinmez ve sen sürekli bilinmeze doğru yol almaya sonunu seçemediğin yollarda devam edersin...
db

17 Nisan 2014 Perşembe

Amorpha / Bir Görünmez Kent Hikayesi

Yola çıktığımda içimde bugüne kadar hissetmediğim duygular barındırıyordum. Bir tarihin içine, onu yaşamaya gidiyordum. Yıllardır kitaplarda okuduğum, belgesellerini izlediğim o kent benim olmaya çok yakındı. Her şeyi elimle koymuş gibi bulacaktım. Tabi bu düşüncelerim Amorpha’ya vardığım an yerle bir olmuştu. Burası, burası tarihi bir kentten çok bir metropoldü! Gözlerime inanamıyordum. Neredeyse bulutlara değecek gökdelenler, sıkışık trafik ve farklı yönlere hızla ilerleyen insan kalabalığı!

Binalar ilk bakışta çok değişik gelse de baktıkça farkları yok oluyor gibiydi. Fakat insanlar gitgide daha da yabancılaşıyordu gözümde. O an burnuma alışık olduğum bir koku gelmişti. Evet , evet denizdi bu, hiç şüphe yoktu! Nefes almakta zorlanmaya başladığımı hissediyordum. Denizi bulmalıydım, bu kalabalıktan kaçmalıydım. Etrafı gözlemleyerek dolaşmaya başladım. Yolda aklımda olan şehirden eser yoktu gördüklerimde. Şaşkındım, ama daha çok öfkeliydim!  Yüksek binaların ve hızlı ilerleyen kalabalığın arasından biraz olsun ayrılmıştım ki bir anda binalar, insanlar, kokular, her şey değişiverdi. Şaşkınlığımı gizleyemez halde etrafa bakıyordum. Nerede olduğumu anlayamıyordum. Konuşan insanları dinlemeye başladım ancak her biri bambaşka bir dil konuşuyor gibiydi. Kendi başıma yola devam etmeye karar verdim. En iyisi deniz kokusunu takip etmektir diyordu içimden bir ses ve öyle yaptım. İlerledikçe sokaklar birbirine geçmeye, binalar ve insanlar şekil değiştirmeye başlıyordu. Neredeydim ben! Bir labirent mi? Bulmaca mı çözmem gerekiyordu istediğimi elde etmem için? Derin bir nefes aldıktan sonra mantığımla değil hislerimle yola devam etme kararı aldım. İçimdeki tarih aşkı ve denize olan tutkum birleşip beni hazineye götürecekti, emindim. Bu yoğunlukla yürümeye başladığımda artık kendimi ne binalar arasında küçücük ne de insan kalabalığı arasında yabancı hissediyordum. Sanırım yolculuğum şimdi başlıyordu. Bir farenin peynirini araması gibi bende tarihi ve denizi arıyordum…

Aradan saatler geçmişti ve ben umudumu yitirmeye başlamıştım. Umutsuzca yanımdaki kaldırıma oturup ellerimi başımın arasına aldım. Neredeyse ağlayacaktım! Çıkamıyordum bu yerden, istediğimi bulamıyordum! Her yer bina, herkes yabancı… O anda kulağımda çocuk sesleri yankılandı. Heyecanla başımı kaldırdığımda karşımda kentin tarih müzesi duruyordu. Gözlerimi birkaç kez kapatıp açtıktan sonra gerçek olduğuna inanabildim. Yolda hissettiğim tüm duygular bir anda geri gelmişti. Bir hamlede doğruldum ve koşarak denizin kokusunu takip etmeye devam ettim. İnançlıydım, gerçek kalıntılar yakındaydı! Tam bu sırada labirente benzettiğim tüm yolların yürüdüğüm ana caddeye bağlandığını fark ettim. Binalar, yollar ve insanlar giderek tanıdık hale geldi. Heyecanımı bastıramıyordum. Gelirken aklımda olan her şey yok olmuştu belki de ama olsun yine de buradaydım. En azından bir deniz ve bir müze vardı ve bununla yetinebilirdim. Deniz kokusu yolun sonundaki mavilikle birlikte giderek daha da belirgin hale geliyordu. Fakat, fakat o da ne! Bu yalnızca bir göl! Tüm umutlarım yeniden yerle bir olmuştu!

Olduğum yere oturdum. Bir kendime, bir de şehre baktım. Ve o an şöyle düşündüm “Ne olursa olsun, ne kadar büyürse büyüsün yine de tarihini tamamen yok etmemiş. Belki gözle görülür içinde gezilebilecek bir tarihi kalıntısı ya da büyük bir denizi yok ama hala bunların kokusunu taşıyor bu şehir!”

(Görünmez Kentler, Italo Calvino'nun kitabından uyarlanmış bir mimarlık projesinin hikayesidir )


db


21 Mart 2014 Cuma

En özelinden bir teşekkür...

Herkesin hayatında hiç yabancı hissetmeden bir olabildiği birileri vardır. Giderler, gelirler ama hep var olurlar aslında. Yaşadığı yerin yabancısı olmamıştır hiç, her yerde vardır bıraktığı bir izi. Ve sen hepsini iyi bilirsin, unutamazsın. Her şey değişir, zaman akar gider ellerinden farketmezsin de bir gün durunca anlarsın hayatın hızını. Yanında olsun istersin, konuştuğunuz, hayal ettiğiniz şeyler gerçekleşirken O'nu arar kalbiniz... Yoktur ya, olsun... Beklersin, umarsın... En iyisi olsun, en mutlu O olsun... Her şey yitip gitse de geçmişe dönüp baktığında gülümseyeceğin çok şey bırakır ardında yaşanmışlıklar ve sen bilirsin ki elbet bir gün, yine birlikte yükselecek kahkalar... "You listen when I have a problem. You catch me when I'm about to fall. You bring so much joy into my life. Thanks for being my friend through it all."

12 Ocak 2014 Pazar

Dönüşlerin mutluluğu

Dönüşler hep güzeldir derler ama içinde hep fazlaca duygu barındırır bence. Geçmişe dönersin ve geçmişin kimi zaman gülümsetirken seni kimi zaman da düşündürür, durgunlaştırır. Bazen ufacık şeyden kahkahalar atarken bazen de, nasıl tarif edilir ki böyle yoğun duygular bilemedim hiçbir zaman. O yüzden sanırım kedi gibi etrafa bakıp değişik ifadelerle gezinmem ortalıkta.
Gün geçtikçe her şeyin değiştiğini farketmen zaman almaz. Sen, karşında duranlar, kaldırımlar, binalar hatta odanın şekli bile yokluğunda bambaşka bir hal almış... Etrafa bakarsın, alışamazsın. Kendi düzenini arasın bulamazsın, eski düzene henen adapte olamazsın. Ardında bıraktığını özlersin kısa süreli bırakmış da olsan. İnsan işte memnuniyetsiz maymun ne olacak! :-) 
Olsun yine de dönmek güzel şey veselam :-)


4 Ocak 2014 Cumartesi

Denizlerin agresif hakimleri

Bir vapurun etrafında çığlıklar atarak dolaşmaktan ne zevk alır şu agresif hayvanlar hiç anlamam... Sağır edici çığlıklarla çocukların kahkahaları karışır atılan simit parçalarının arasında...


db