Bazen hayatının merkezinde olur
bazı şeyler. Adını koymazsın, koyamazsın. Ne olduğunu bilmek istemezsin.
Senindir, değerlindir, dokunulmazındır. Canını acıtsa da üzse de en mutlu
edenindir. Hayaller kurarsın onunla, büyürsün onunla… Yanında olmasa bile paylaşırsın
her anını, her nefesini. Hatta bazen bilsen de nefesi bir başkasının nefesinde,
umursamazsın. Tenin tenindedir, en uzakta bile dokunur sana, hissedersin…
Sonra bir an gelir, elleri
kaybolur, gözleri silikleşir, kokusu uçmaya başlar üzerinden. Mücadele edersin,
hepsini geri kazanırsın. Mutlu olursun amaçsızca! Öyle çok çaba sarf edersin
ki, kendini kaybedersin de, onu kaybetmezsin. Hayatının merkezindedir çünkü,
kalbinin atışıdır.
Sonra yine bir gün gelir, her şey
bitti dersin. Ama yine de gülümsersin, aklındadır her şey, kalbindedir. Her
küçük şey keyiflendirir, mutlu eder. Hayatının merkezi değişmeye başlar, kolay
olmasa da çabalarsın. Yeni bir denizde yepyeni bir limana doğru ilerlemek için
çabalarsın. Rüzgarlar seni geri atsa da alabora etse de her an oraya dönüp
sığınmak istesen de çabalarsın.
Derken bir şey olur. Hiç
beklemediğin şeyler hatta… Canın acır mı, bilemezsin. Kafan karışır mı,
anlamazsın. Bir anda boşluğa düşersin. Ne gözleri kalır aklında, ne kokusu
burnunda. Yanından geçse kapılıp gideceğin o kokuyu sanki hiç duymamış gibi
olursun. Gülüşündeki tını kaybolur kalbinin derinliklerinde. Onunla yapmak
istediğin ne varsa, onun başkalarıyla yaptığını fark edersin o an gerçekten.
Düşünürsün, düşünürsün, düşünürsün… Saatler geçer, günler geçer, zaman öylece
akıp gider ve sen düşünmeye devam edersin. Mantık aramaya çalışırsın,
bulamazsın. Sonra ondan da vazgeçersin…
Her şey boş gelir o an. Hayatının
öyle büyük bir parçası kaybolur gider ki bir anda, yapayalnız kalırsın olduğun
yerde. Öyle çok anı vardır ki biriktirdiğin, olmadığı ama hep var olduğu, hepsi
silinir gider. Dile kolay, zaman çabuk geçiyor sonuçta…
Hayatında hiçbir evreyi
kapatmamanın verdiği ne yapacağını bilmemezlik sarar etrafını. Afallarsın,
bocalarsın. O ana kadar istediğin ne varsa, hepsi yok oluverir. Ne sevgi, ne
öfke, ne de herhangi başka bir duygu…
Bir an, yalnızca bir an için
ürperir. Sanki ruhunun bir parçası uçar gider içinden. Derin bir nefes alıp
bırakırsın. Gözlerini kapar, tekrar nefes alıp açarsın. Yepyeni sayfalara
açarsın gözünü…
Ve fark edersin, hiç bu kadar garip
hissetmemişsindir daha önce. Çok şey yaşanmıştır ama bu farklı dersin, başka…
Ne bir teşekkürün, ne bir özrün, ne bir gülümsemen kalmıştır artık. Hayatının
merkezi bir anda yok olur. Hava durumu fark etmez, kalbin cereyanda kalmıştır,
üşür, ısıtamazsın.
Vay be dersin, vay be…
Aynaya baktığında ifadesiz gözler
görürsün karşında. İşte o an, gerçekten her şeyin bittiğini anlayarak bir orta
türk kahvesi yapmaya gidersin kendine! Yanına da bir çikolata. Gün, perhizi
bozma günüdür ne de olsa!
Keşkem yok, iyikim yok, hiçbir
şeyim yok merkezime dair.
Bir şeyler kalsa mıydı? Belki.
Ama ne de olsa “eski olan eskide
kalmalı”…
Küçük Prens’ten bir satır sanırım
durumu özetlemeye yetiyor;
“Senin gülünün
diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir.”
Solmayacak denilen güle su
vermezsen, solmaya mahkumdur. Ve bir gün tamamen yok olmaya…
Sanırım o vakit de
geçeli çok oldu.
db