14 Kasım 2015 Cumartesi

Bir an; "o an"

Bir kişiyi sevmek için ne kadar zaman geçmesi gerekir? Güvenmek için ya da özlemek için? Yanındayken bile biraz daha sarılamadığın için özleyebilir misin birini? Hiç beklemediğin bir anda sarıp sarmalayabilir mi sevginin kolları? Yalnızca bir "an" yeter mi bütün duyguların karışmasına, dünyanın dönüşünün değişmesine?

Bu sıra çok düşünsem de cevapları bulamıyorum. Gözlerinin içine baktığım anda, sarıldığımda kokusunu içime çektiğim anda yitip gidiyor her şey. Ve ben bunu sorgulamayarak yoluma devam ediyorum. Sanki yüzyıllardır tanıdığım, bildiğim birisiymişçesine yanında rahat olduğum, gözlerinde huzur bulduğum bu adamın nereden geldiğini merak etmiyorum artık. Yanımda olduğu her anı keyifle yaşamak, zamanın uçup gitmesi yetiyor sanırım bana. Belki de bu yüzden ilk tanıştığımızdan bu yana yıldızlar daha parlak  :)

İnsan hep arar ya, kalbinin en içinde yarattığı hep yanında olsun istediği biri vardır. Farkında olmasa bile hep onu arar. Bu kez, işte o diyorum, içimde en başından beri yaratılmış kişi o! Bütün ruhumdaki sevginin bittiğini düşünürken sanki ruhum hiç kırılmamışçasına neşeli, heyecanlı ve sevgi dolu! Renkler artarken, gülümsemem çoğalırken her bakışında, her kelimesinde heyecanım da bir o kadar artıyor. Sarılıp hiç bırakmayasım geliyor. Neden bu kadar yanımda, neden bu kadar içimde hiçbir fikrim yok aslında. Bir anda defterler kalemler neden ortaya çıktı, neden ben yazıyorum çiziyorum bilmiyorum. Sanki uyuyan bir canavarı olabilecek en güzel şekilde uyandırdı.


Ve ben gerçekten hiç tanımadığım birine “bana iyi geliyorsun, özledim hadi gel” diyebileceğimi fark ettim. Sanki o kadar zaman önce kalkıp ona yazdığım cümleler var.  Belki de bu nedenle küçük bir şıpsevdi kağıdı bir sinema biletinin arasında benim çantama kaçmak istemiş olabilir. Ve anladım ki küçük sürprizler oldukça büyük mutluluklara yol açabilir. Denemeden bilemezsin, kelimeler aklında uçuşurken tek bir mantıklı cümle kuramasan da elin ayağın birbirine karışmışken tek yapabildiğin karşındakinin gözlerine bakabilmek olsa da denemeden bilemezsin! :)

db

11 Kasım 2015 Çarşamba

A New Hope

Bir kapıyı kapatırken bambaşka bir kapı açılabilir mi gerçekten? Bu kadar kırgınken, bu kadar yorgunken bir gülüşte huzur bulup dinlenebilir mi ruh? İçten gelen bir hisle karşındakine gözü kapalı güvenebilir mi bu deli kız?

Sorular soruldukça cevaptan çok soru getiriyor belki de… Her zaman aklında kurduğu, içinden istediği şeyler karşısına çıkınca neden bu kadar kitlenir ki bir insan anlamam. Keyifle kurduğu cümleler, içten güldüğü anlar, anı yaşadığı mekanı, zamanı unuttuğu sohbetlerden daha güzeli var mı ki? Birlikte bir tepeden nefes alırken, kafayı kaldırıp yıldızları sayarken duvarları biraz indirmek gerekiyor sanırım bazen. Saçmalamak, cümlelerin sırasını kaybetmek, anlamları yitirmek. Bunların güzelliğini yaşamayalı ne kadar uzun zaman olsa da yeniden en içinde hissetmek…


Surata yerleşen o koskocaman şapşal gülümsemeyi bir an olsun silememek, yanakların kızarıklığının geçmemesine ne demeli peki? Bir kez, sadece biraz karşında duran o gözlerin seni görmesine izin vermek, sanırım hiçbir şey kaybettirmez bu defa! :) 

db