İnsanız, bir günümüz diğerine, bir anımız ötekine uymaz çoğu
zaman. Karşındakileri bırak, sen bile anlayamazsın kendini. Neden sinirlisin,
neden gerginsin, neden mutlusun hep soru işaretleriyle durur karşında. Duyguların
an be an değişir. Kendi içindeki değişimler, aklındaki tilkiler yüzünden kimi
zaman gelir de en sevdiğini kırıverir insan. Onda huzur bulurken bazen de onda
boşaltır tüm deli hallerinin yarattığı sıkıntıyı istemsizce. Belki de bilirsin, o
affeder, anlar. Çünkü ondan iyi anlayan olmaz hiçbir zaman. Çünkü bilirsin ki
sevincini de üzüntünü de sıkıntını da heyecanını da en güzel o paylaşır
seninle, o hisseder içinde. Aynı senin onu hissettiğin gibi kalbinin en
derininde.
Mesela hasta olsa senin de kolun kanadın kırılıverir bir anda. Yorgun
düşersin, üzülürsün ama bir yandan da kızarsın ona. Veyahut aynı şekilde
mutluysa içinden kelebekler uçar, kalbin pırpır eder, tüm günün güzel geçer. Sevmek
farklıdır bu yüzden. En iyi anında olduğu kadar en zor anında da yanında
olacağını bilirsin karşılıklı olarak.
Yine de zaman gerekir bazı şeyleri daha
net anlamak için. Zamanla anlarsın gerçekten kızgın mı, üzgün mü, mutlu mu o
an. Zamanla anlarsın bakışından ne diyeceğini, ne istediğini bir dokunuşla. Ve zamanla
daha çok sevdiğini anlıyorsan, şanslısın. Uzaktayken aklında ondan başkası
olmuyorsa, şanslısın. En küçük, belki de ilk tartışmaya benzer konuşmanda yine
de yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle “iyi ki var” diyorsan günün sonunda, sen çok
şanslısın.
Ve ne mutlu bana ki, sanırım ben bu dünyanın en şanslı insanlarından
biriyim. Zaman içinde, zamandan uzakta, birlikte çok daha güzel olduğumuz bir hayatın kalbindeyim!