18 Nisan 2017 Salı

Bir An Yeter!

Ne kadar zor zamanlar geçirirsen geçir sadece bir anı, bir kişi, bir söz ya da bir ses seni kendine getirir bazen. Sevgiyle bakarsın, sevgiyle dinlersin… Ve oturur düşünürsün o kısacık anda, üzüldüğün şeylerin ne kadar gereksiz olduğunu düşünürsün, kendini yıpratmayacağını söylersin tekrar tekrar kendine.

Yapamayacağını bilsen de…

Ama yine de yüzün gülümser bir anlığına, içine bir enerji dolar. Bilirsin ki o olmasa her şey çok daha zor olacaktır. Ve o, her ne olursa olsun senin elinden tutacaktır. Sen düştüğünde seni kaldırmak için yanında olacaktır. Çünkü farklıdır o bağ, farklıdır o sevgi. Bu zamana kadar yaşadığın hiçbir şeye benzemez. Ayrı bir aşktır kalbindeki, aklındaki. Bir an olsun çıkaramazsın, azaltamazsın. Gittikçe artar, artar, artar…

Sonra bir bakmışsın, vazgeçemeyeceğin bir parçan, hayatının bir parçası olmuş. Sen sen olmaktan çıkmış, sen siz olmuşsundur! Biz olmanın anlamını ilk defa bu kadar içinde hissetmişsindir. Kıskanırsın kimi zaman, daha çok yanında istersin saçma sapan kavga edersin belki. Ama her defasında daha çok sen üzülürsün, sarılmak istersin, eşekliğine hayıflanıp kafanı bir deve kuşu edasıyla onun göğsüne gömmek istersin o anlarda. Yapamazsan daha da hırçınlaşırsın! Aslında kaybetmekten öyle korkarsın ki o anlarda kendinden nefret edersin,  hayat enerjin alıp başını çeker gider senden!

Sonra, sonra gelir yanına. Yanı başına… Tutar ellerinden, sarılır, sarıp sarmalar o güzel yüreğiyle tekrar seni. Bir anda enerjin gelir, mutluluğun gelir, ışığın gelir geri! İyi ki dersin, iyi ki var! Çünkü her şey onunla güzeldir, onunla anlamlı…


Çünkü o varsa daha mutlusundur, daha umutlusundur! Hayatında ne olursa olsun, o günün ne kadar zor geçerse geçsin, sesini kulaklarında duyar, sarılışını teninde hisseder gülümsersin orta yere. Çünkü bu bile yeter senin gece karanlığında göklerde parıldamana!

17 Ocak 2017 Salı

Öylesine...

Ormana gitmek istiyor ruhum, uçsuz bucaksız yeşillerin arasına, kuşların sesleri rüzgarın uğultusuna... Öylece saatlerce gezinmek, yıllanmış bir ağacın gövdesinin kenarında oturup dinlenmek istiyor... Biraz nefes almak iyi gelecek sanki her şeye. Orada oturup kendime biraz zaman ayırmak yenileyecek bir anda beni ve etrafımdaki her şeyi sanki... 

Kitap da okuruz o ağacın gölgesinde hatta ağacın hikayesini dinleriz belki huzurla...

Doğaya dönmek istiyor ruhum, kalbim, tenim. Bu binalardan, bu koşturmacadan, bu soğuktan kaçıp çimenlerin yeşiline nehirlerin mavisine karışmak istiyor...

Öylesine...

16 Ocak 2017 Pazartesi

Bak Yine!

Bazı zamanlar vardır sadece kendinle kalmak istediğin, ama yine de yanında olsun istediğin. Hani sen bir köşede kitap okurken o da yanında uyusun istersin ya bazen aynen öyle işte. Uzakta da olsa günün sonunda sesini duysan yeter bu zamanlarda. Sesini bile özlediğin zamanlarda...

Aklından binlerce şey geçer, planlar kurulur planlar yıkılır ama hepsinin kenarında köşesinde vardır. Bir olmuşsundur çünkü çoktan, biz olmuşsundur...

Yanında olmayı özlediğin zamanlar çoğalır bazen, huzurla uyumak istediğin anlar da. Ama bilirsin her şey için sabır gerekir. Bir resmi bitirmek, bir çizimi tamamlamak için gerekenden fazlasıdır bazen. Nadir bulunan bir kitabın serisini tamamlamayı yıllarca beklediğin gibi beklemen gerekir bazı şeyler için. Nasıl emin değilsen tüm kitapları bulup bulamayacağın konusunda, geleceğe dair de şüphelerin vardır her zaman. Senin aramaktan vazgeçeceğinden değil, kitapların tükenmesindendir korkun!

Ama her zaman o seriyi tamamlamana yardım eden çıkar değil mi? Elini uzatan, yüzünü güldüren, en beklemediğin anlarda bile yanı başında olan vardır değil mi?

Öyle, öyle. En uzakta olsa da en yakında olan, her nefeste, her kalbin atışında olan var. İyi ki de var! Onsuz tuzsuz yemeğe,balkonsuz eve, oyuncaksız kediye benzerdik! N'apardık!

Özlenir bazen o her şeye tat veren, keyif veren bazen gereğinden fazla... Hep yanında olsun istenir, hiç gitmesin...

Özlendi işte bak yine!... Hem de her şeyden çok!

8 Ocak 2017 Pazar

Zaman&Değişim&Biz

Yazmayalı uzun zaman olmuş... En son ne yazdım, ne zaman yazdım hatırlamıyorum. Eskisi gibi düzenli değil sanırım hiçbir şey. Küçük kağıtlara alınan notlar var mesela evin her yerinde kenarda duran. Ama sürekli aklımdan, içimden bir şeyler geçmiyor, düşünmüyorum demek değil bu geçen her günü, her dakikayı. Her an yazdıklarımdan daha fazlası var içimde, sadece dile getirmek istemiyorum sanırım eskisi gibi...

Zaman geçtikçe değişiyor her şey, ben de dahil olmak üzere. Azalıyor kelimeler günden güne, sadeleşiyor hayat gözlerimin önünde. Bazen uzun cümleler kurasım geliyor, yazdıkça yazasım! Sonra bir karşılık almayacağımı fark ediyorum kağıttan, kalemden. Peki eskiden alıyor muydum da yazıyordum? Sanırım daha farklı bir iştah vardı o zaman kağıtların, ben yazdıkça o arttırıyordu kelimeleri, kalem daha hızlı akıp gidiyordu üzerinden satırların. Şimdiyse tam tersi, ben bin yazsam o bir görüyor sanki, kıpırdamıyor... Eh, hal böyle olunca da ne yazı kalıyor, ne yazmaya istek açıkçası...

Değişik zamanlardayız vesselam! Yorgun, yoğun... Bir gülsek, bir ağlar mıyız diye düşündüğümüz zamanlardayız. Bir gelse, kaç gider diye hesaplamak yerine tüm hesaplardan vazgeçtiğimiz zamanlardayız... Kokusunu sevdiğin şeylerin yanında da olsa kokusuna hasret kaldığımız zamanlardayız mesela. Korktuğumuz zamanlardayız, korktuğum zamanlardayım... Bir rüzgarın kalan son cümlelerimi uçurup beni sessiz bırakmasından korktuğum zamanlardayım. Yorgunluğumun tek geçtiği yerden uzak kalmaktan korktuğum zamanlardayım. Varlığımın bir anda kaybolmasından korktuğum zamanlardayım...

Değişik hisler içindeyim kısacası! Kalbim ilk günkü gibi atıyor halbuki... Hatta her an daha çok, daha sevgi dolu! Geçecek bugünler, bu kargaşa, bu kördüğüm bitecek, en sevdiğimle derin bir nefes alıp öylece uykuya dalacağım diyor her gece uykuya dalmadan önce...

Yine de, tek bir gülümseme yeter bize, biliyorum. Tek bir bakış...

Çünkü hiç bıkmadan tekrarladığım cümleler var benim kalbimde. Sevgi dolu, huzur dolu, biz dolu.

Çünkü "biz" beni mutlu eden ne olursa olsun bu hayatta!