5 Ocak 2015 Pazartesi

Boşver, korkaksın işte...

Bazı sözcükler vardır ki yazılışlarıyla okunuşları birbirinden pek farklıdır. Özledim diyemezsin de orada hava nasıl dersin mesela… Ne zaman dönüyorsun diye soramazsın çünkü… “Sana değer veriyorum” cümlesini pat diye söylemek yerine dolandırır durursun lafları, çorba edersin. Hasta olma, sıkı giyin, uykusuz kalma… Bırak karşındakinin anlamaya çalışmasını sen bile anlayamazsın ki artık ne demek istediğini. Beynin kalbinle çelişir durur. Söylemek istersin bir bir dökülsünler içinden istersin ama öyle bir durumdasındır ki susmaktan başka çıkar yol bulamazsın o an kendine. İyi mi yapmışsındır, kötü mü kim bilebilir ki? Denemeden neyi bilebilirsin ki?

Hayatın hızla değiştiğini görür, neler yaşadığına şöyle durup bakarsın bazen hani, sanki hiç biri sana ait değillermiş ama yine de senden çok şey alıp götürmüşler gibi… Hayatına girip çıkan insanlara bakarsın, ne kadar çok hayal kurduğuna, ne kadar çok hayallerinin yıkıldığına. Sonra fark edersin ki bunca kırgınlığın üzerine yine biri çıkmış, dokunmuş sana. Kaçamamışsın, kaçmamışsın. Ama öylece kalmışsın karanlığın ortasında, far görmüş tavşan misali işte…

Ne yapacağını bilemez, ne söyleyeceğini bilemez, karşıdaki ne düşünür bilemez… Düşünür, kurar, bıkar…

Halbuki az bir cesaret yetmez mi tüm içindekileri söylemeye bir bir herkese? Artık sevmiyorum, istemiyorum seni hayatımda demeye eskiden en kıymetline. Ve yahut bana iyi geliyorsun, özledim hadi gel demeye bambaşka birine?

Sanırım yetmez, değil mi? Bunca kırılmışlığa, bunca aldatılmışlığa yetmez ufak bir cesaret… Sen de kırmadın mı sanki karşındakini hiç? Üzmedin mi, bırakıp gitmedin mi? Şimdi hangi cesaret kurtarır seni bu belirsiz durumdan?

Boşver, kal böyle…

db

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder