16 Aralık 2013 Pazartesi

Bazı "şeyler" vardır, asla dokunulmaması gereken...

Bazı kişiler, bazı anlar, bazı tarihler, bazı kitaplar, bazı filmler, bazı kelimeler hatta… Özel ama dokunulamayandır bunlar.

Garip bir şey söylemiyorum, sende de yok mu sanki en az bir tanesinden? 

Yandan bir gülümseyişle onaylıyorsun beni, biliyorum. Var çünkü en içinde sakladığın özel, unutmak istemediğin ama hatırlamaktan çekindiğin… Yine de bazen aklına geliveriyor değil mi en alakasız anlarda. Duruyorsun sokağın ortasında belki de, yüzün allak bullak bir hal almış, gözlerin hafif dolmuş, vücudunda ince bir titreme… Ne gerek vardı ki şimdi tüm bunları hatırlamaya! Amacı neydi aklımızın!

“Belki de… Belki de sadece bir his. Hissetmem gerekiyormuş…”

Bu kurtarır mı o an üstüne çöken yükten seni, kim bilir belki de ama yine de inatla sürdüreceksin bunu söylemeyi kendi kendine ve hemen arkasından gözlerini sımsıkı kapatıp derin bir nefes çekeceksin en derine. Biraz öyle kaldıktan sonra bir kerede bırakacaksın nefesini içindeki her şeyi söküp atarcasına. Gözlerini açıp etrafına bakacaksın, yolunu kaybetmiş ve aptallaşmış olduğunu fark ettiğinde öylece yollar kayacak ayaklarının altından ve sen bunu hiç umursamayacaksın. Yürüdükçe yürüyecek, arada bir kafanı kaldırıp yön değiştireceksin hiç yoktan. Nereye gittiğini bilmeden saatlerce yürüyeceksin. Ne etrafındakilerin önemi olacak o sırada, ne de kulağında son ses çalan müziğin. En sevdiğin, defalarca arka arkaya dinlemekten bıkmadığın şarkıyı bile duymayacaksın bu kez. Kulaklarında başka sesler olacak çünkü o esnada… Anıların kafanın içinde çınlayacak! Kalbin ya tüm vücudunda atacak ya da ufacık bir kıpırtısı bile olmayacak ve sen yine de durmadan yürüyeceksin…

Sonra denizin karşısında bir banka çöküp kalacaksın. Kolların bedeninin yanına düşmüş, gözlerin uzaklara bakar halde rüzgarı teninde hissetmenin verdiği boşlukla en küçük ayrıntıyı bile hatırlayacaksın o an!

Belki bir mesaj, bir arama, bir karşılaşma… Hiçbir şansın yok belki de, her şey çok uzakta artık. Anlatmak birine? İçini dökmek iyi gelir ama senin bile unuttuğun bir hikayeydi bu değil mi? En küçük detayını bile hatırladığın ama hatırlanmamaya mahkum şu hikaye…

Nasıl başlıyordu? Bir merhaba mıydı sadece, evet, sanırım. Sonrasında? Hah evet şu en sevdiğin renkli hırkan vardı o gün üzerinde. Camın mermerine çıkmış söz dinlemeksizin oturuyordun orda değil mi? Neyse ki düşmemiştin aşağı, yoksa kimin için yazılacaktı tüm o şarkılar?

Haklısın, bu kadar yeter. Daha fazla hatırlanmamalı hiçbir şey. Konuşulmayacak kadar özel ve unutulmuş bu hikaye…

Ama unutma! Hani belki diyorum, içini dökmek istersen, ben hep buradayım…

Üzülme, sadece bir histi. Geldi ve geçti…

Her defasında olduğu gibi…

db

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder