Bazı kişiler, bazı anlar, bazı tarihler, bazı kitaplar, bazı
filmler, bazı kelimeler hatta… Özel ama dokunulamayandır bunlar.
Garip bir şey
söylemiyorum, sende de yok mu sanki en az bir tanesinden?
Yandan bir
gülümseyişle onaylıyorsun beni, biliyorum. Var çünkü en içinde sakladığın özel,
unutmak istemediğin ama hatırlamaktan çekindiğin… Yine de bazen aklına
geliveriyor değil mi en alakasız anlarda. Duruyorsun sokağın ortasında belki
de, yüzün allak bullak bir hal almış, gözlerin hafif dolmuş, vücudunda ince bir
titreme… Ne gerek vardı ki şimdi tüm bunları hatırlamaya! Amacı neydi
aklımızın!
“Belki de… Belki de sadece bir his. Hissetmem gerekiyormuş…”
Bu kurtarır mı o an üstüne çöken yükten seni, kim bilir
belki de ama yine de inatla sürdüreceksin bunu söylemeyi kendi kendine ve hemen
arkasından gözlerini sımsıkı kapatıp derin bir nefes çekeceksin en derine. Biraz
öyle kaldıktan sonra bir kerede bırakacaksın nefesini içindeki her şeyi söküp
atarcasına. Gözlerini açıp etrafına bakacaksın, yolunu kaybetmiş ve aptallaşmış
olduğunu fark ettiğinde öylece yollar kayacak ayaklarının altından ve sen bunu
hiç umursamayacaksın. Yürüdükçe yürüyecek, arada bir kafanı kaldırıp yön
değiştireceksin hiç yoktan. Nereye gittiğini bilmeden saatlerce yürüyeceksin.
Ne etrafındakilerin önemi olacak o sırada, ne de kulağında son ses çalan
müziğin. En sevdiğin, defalarca arka arkaya dinlemekten bıkmadığın şarkıyı bile
duymayacaksın bu kez. Kulaklarında başka sesler olacak çünkü o esnada… Anıların
kafanın içinde çınlayacak! Kalbin ya tüm vücudunda atacak ya da ufacık bir
kıpırtısı bile olmayacak ve sen yine de durmadan yürüyeceksin…
Sonra denizin karşısında bir banka çöküp kalacaksın. Kolların
bedeninin yanına düşmüş, gözlerin uzaklara bakar halde rüzgarı teninde
hissetmenin verdiği boşlukla en küçük ayrıntıyı bile hatırlayacaksın o an!
Belki bir mesaj, bir arama, bir karşılaşma… Hiçbir şansın
yok belki de, her şey çok uzakta artık. Anlatmak birine? İçini dökmek iyi gelir
ama senin bile unuttuğun bir hikayeydi bu değil mi? En küçük detayını bile
hatırladığın ama hatırlanmamaya mahkum şu hikaye…
Nasıl başlıyordu? Bir merhaba mıydı sadece, evet, sanırım.
Sonrasında? Hah evet şu en sevdiğin renkli hırkan vardı o gün üzerinde. Camın
mermerine çıkmış söz dinlemeksizin oturuyordun orda değil mi? Neyse ki
düşmemiştin aşağı, yoksa kimin için yazılacaktı tüm o şarkılar?
Haklısın, bu kadar yeter. Daha fazla hatırlanmamalı hiçbir
şey. Konuşulmayacak kadar özel ve unutulmuş bu hikaye…
Ama unutma! Hani belki diyorum, içini dökmek istersen, ben
hep buradayım…
Üzülme, sadece bir histi. Geldi ve geçti…
Her defasında olduğu
gibi…
db
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder