23 Aralık 2013 Pazartesi

Düşündükçe çoğalır çıkmazlar

Neden böyle oldu diye çok kez sordum kendime bu akşam. Her birimizin belli zaman aralıklarıyla kendine sorduğu bir soruydu bu, biliyordum. Herkesin kendi hayatında yolunda gitmeyen, bazen de en iyi şekilde, hayallerde bile olamayacak kadar iyi giden evreleri olmuştur. Ne oluyordu da bu iyi ve kötü evreler inatla birbirini kovalıyordu? Masallardaki kadar güzel bir mutlu sona ulaşmak için üzülüyor, dikenli çalılarla uğraşıyor, en garip hallere bürünüyorduk da, o mutluluğu yakaladığımız zaman neden elimizde tutamıyorduk yine de? Ne oluyordu da tepetaklak oluyordu her şey bir günde? Hatta bir günden daha kısa bir sürede…

Bunun cevabını vermek için çok çabalamıştım aslında. Yorgun düşüp de bir sandalye tepesinde başım masaya düşmüş halde kalıncaya kadar düşündüm, yazdım, ağladım, içtim belki de… Sonuçsuzdum. Her defasında başlattığım zincire bir soru daha eklenmiş olarak açıyordum gözlerimi. Bıkmıştım; sorgulamaktan, düşünmekten, çözüm aramaktan…

İşte o zaman masanın üzerindekileri fırlatıp attım.

“Yeter!” demiştim, “yeter”. Bu durum daha fazla devam edemezdi. Olanlar olmuştu işte! Kaçanlar, tısır tısır iş çevirip de en masummuşçasına davrananlar, en günahkar gösterilen günahsızlar… Hepsi bir masa etrafında oturuyordu işte! İçim kabul etmiyor, neden, nasıl, ne olacak diye düşünen bir sen misin aptal! Boşver artık, kalk o masadan, oturmak zorunda değilsin ki… Kim zorunluluklardan bahsetmişti ki? Kendi kendime koyduğun saçma kurallar bütününde sıkışıp kalmıştım sadece. Etik, doğru, olması gereken. Peh! Kim takar bunları artık…

Yeteri kadar düşündüm, sorguladım; hem kendimi, hem karşımdakileri. Ve eminim ki yeteri kadar acı duydum. Daha fazlası gelmez elimden artık… Ne düşünebiliyorum, ne sorgulayabiliyorum ne de çözüm bulabiliyorum… Uzun zaman sonra ilk defa her şeyi akışına bırakıyorum.

“Su akar yolunu bulur” edasıyla geri çekildim ve sadece bekliyorum.


Akışın beni nereye götüreceğini merakla bekliyorum…

db

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder